İstanbul hem tarihi dokusu hem iki kıtayı kavuşturması hem de ruhuyla görsel olarak çok fazla malzemeyi içinde barındırıyor. Bu görsel malzemeler şehir insanı için fotoğraf çekmeden duramayacağı bir ortam yaratıyor. İşte İstanbul'un dokusuyla, havasıyla, ruhuyla poz vermeye hazır yerleri:
MODA-KADIKÖY
Moda; yaşanmışlıkları, aşkları, manzarası, denizinin kokusu, sanatı, duygusuyla birçok unsuru içinde barındırıyor. Elinize makine sahil boyunca yürüdüğünüzde hem havanın durumuna göre gökyüzünün nasıl olduğunu hem de insanların duygularını fotoğraflama imkanı buluyorsunuz. Güneşin durumuna göre gençlerin sesleri, el ele dolaşan çiftlerin duyguları farklı bir hava katıyor. Sahili bir kenara bırakıp ara sokaklara girdiğinizde yaşanmışlıklarla dolu bir dünyayla karşılaşıyorsunuz. Attığınız her adımda bir duvar, bir ev ya da bir insan size adeta poz veriyor. Üstelik siz fotoğraf makinanızı elinizi attığınızda bulduğunuz şey sizinle konuşmaya başlıyor. Eğer fotoğraflarınızda Anadolu Yakası'na dair bir karışım elde etmek isterseniz yolunuz mutlaka Moda'ya düşmeli.
ÇAMLICA TEPESİ
Anadolu Yakası'nın sahilini bir kısım gezdikten sonra bir de tepeden bakmadan olmaz. Çamlıca Tepesi, fotoğrafçılara tüm çıplaklığıyla kuşbakışı bir İstanbul sunuyor. Boğazı, karşı yakayı, denizi nefis bir harmoni edasında fotoğraflamanız mümkün. Yeşilin bol bulunduğu nadir mekanlardan olan tepede, çok fazla keşif yapmanıza gerek kalmadan, her çeşit malzeme size sunuluyor. Deniz ve yeşilin buluşması, hala kuşların saklı olduğu ağaçlar, ağaçlara şarkı söyleten yapraklar… Eğer ‘Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul' havasını yansıtmak istiyorsanız, Çamlıca Tepesi tam sizlik.
SALACAK SAHİLİ
Nerden bakarsanız bakın İstanbul ile ilgili bir fotoğraf aradığınızda mutlaka karşısınıza Salacak sahili ya da Kız Kulesi çıkar. Avrupa Yakası'nı karşısına alan manzaranın yanında, efsaneleriyle ünlü Kız Kulesi denklanşöre basmak için muazzam yerlerden. Özellikle gün batımında tam Kız Kulesi'nin karşısında oturup eliniz kameranıza giderse, kusursuz bir görüntü elde etmeniz mümkün. Zira martılar da gerek fotoğraf çekerken gerek fotoğrafın içinde yer alarak size refakat edeceklerdir.
MOTOR-VAPUR YOLCULUĞU
İstanbul ki iki kıtayı kavuşturan kocaman şehir… Denizleri aşıp geçilen mesafe boyunca denizin mavisi, teknelerin ritmi ve martıların sizi takip edişini yakalamak paha biçilemez. Kuşbakışı gördüğünüz yerlerin tam ortasında olma hissini yaşamak ve mavinin en güzel halini yakalamak için herhangi bir motor veya vapura atlayıp keyif almaya bakmak yeterli. Ne tarafa dönerseniz dönün renklerin en güzellerini, karmaşanın bile tatlı halini objektifiniz yakalayacaktır. Yük gemileriyle küçük teknelerin karşılaşması, martıların bir simit parçası için girdikleri yarış, köprüden geçen arabaların belli belirsiz silüetleri… Keyifli bir yolculukla birlikte eşsiz fotoğraflar yakalamanız bu kadar kolay.
İSTİKLAL CADDESİ-TAKSİM
Manzara, kuşlar, martılar derken insanı ve kalabalığı da atlamamak gerekir. Herkes kalabalıktan şikayet ederken bunun içinde çeşitlilik barındırdığını ve en önemli malzemenin de insan olduğunu unutmamak gerekir. Çok uzun yıllardan beri her dinden, her mezhepten, her ülkeden insanın yürüdüğü, kiminin işine koşturduğu kiminin sevgilisiyle el ele dolaştığı, kiminin bir köşeye çöküp müziğini icraa ettiği İstiklal geniş bir yelpaze sunuyor fotoğrafçılara. Hangi yüze bakarsanız ayrı bir hikaye, hangi sokağa girseniz farklı bir tarz ve hangi binaya dönseniz ayrı bir doku size poz veriyor. Çeşitliliğin kilit nokta olduğu yerde insanı fotoğraflamak, var olan hikayelerden görsel hikayeler yaratmak İstiklal'de yürüyeceğiniz bir güne bakıyor.
BALAT-SAMATYA
Kimileri için arkada kalmış unutulmaya yüz tutmuş semtlerdendir Balat ve Samatya. Popüler kültürün ağırlığıyla ezilmiş, kimliği koruyabilmenin peşine düşmüştür. Bu çabanın içinde buralara gittiğinizde esas İstanbul diyebileceğiniz eski ahşap evleri görme, sokak aralarına atılmış masa sandalyelerde mahalle kültürünü yakalayabilme fırsatı elde edebilirsiniz. İstanbul demek manzara demek ama aynı zamanda kültür demek, yaşam alanı demek. Balat'ın ara sokaklarında yırtık futbol topuyla maç yapan çocuklar, yaşını başını almış kendi halinde varlığını devam ettirmeye çalışan yaşlılar ve yeni yeni renklenen binalar sizden önce makinanızı fark edecektir. Semtten ayrıldığınızda makinanıza bir kez daha bakın. Kim bilir farkında olmadan bir ruh yakalamışsınızdır.
PIERRE LOTTI
Balat-Samatya civarına gidip Avrupa Yakası'nın en önemli yerine, Pierre Lotti tepesine çıkmadan dönmek olmaz. Hele ki Galata da dahil olmak üzere tarihi ayaklarınızın altına seriyorken… Elinize makinayı almadan önce bir etrafınıza bakın. Kendi doğasıyla birlikte birçok detayı saklayan tepeden sadece manzarayı değil, düzensiz binaları da fark edeceksiniz. Bu durum içten içe sizi kaygılandıracak olsa da hayal kırıklığı yaratmasın. Tarihi yapının bu çarpıklıkla birleştiği noktada fotoğrafçılığınıza farkında olmadan farklı bir hava katmış olacaksınız. Gönül isterdi ki bu güzel manzara binalarla süslenmesin. Ama denklanşöre bastığınız anda bunun da avantaja döndüğünü göreceksiniz.
ORTAKÖY
Küçücük bir yer Ortaköy. Küçük bir meydan, meydanda bir cami, bol bol kafe ve takıcılar. Düşünebilirsiniz ben buradan ne yakalayabilirim? Ortaköy Camisi'nin önüne geçin. Önce kuşların kanat çırpışlarını duyacaksınız. Etrafınıza baktığınızda da kuşlara yem atan çocuklar, denizin kenarında kendilerini çekmeye çalışan insanlar, camiden çıkan esnaf, müşteri çekmek için bin bir türlü oyuna girişen işletmecilerle karşılaşacaksınız. E zaten karşısı deniz, karşısı manzara. Geri kalan kompozisyonu yaratmak size kalmış.
GALATA KULESİ
Son olarak hem manzara hem insanı görebileceğiniz bir yer Galata Kulesi. Tepeye çıkın ve etrafa bakın. Buram buram kokan sokaklar, insanların telaşlı halleri, gülüşmeler, duygu yoğunluğu… Gördüğünüz şeylerin sıradan olmasından korkmayın. Etrafa bakın, bir sokak çekin, kendinizce tanımlayın ve makinanızı çıkarın. Çektiğiniz fotoğrafı gördüğünüzde İstanbul insanını ve ruhunu derinden hissedeceksiniz.